Beş yıllık sürede zarar mahsup hakkının kaybedildiği durumlarda, ertelenen enflasyon düzeltme farklarının gelir yazılması mükellefin aleyhine sonuç verecektir. Gelir yazılacak tutarların yeniden değerleme ile artırılması bu sorunu daha da büyüten bir uygulamadır
Değerli okurlar, enflasyon düzeltmesi ile ilgili değişiklikler de içeren Savunma Sanayii Destekleme Fonunun gelirlerini artırmaya yönelik torba yasa teklifi, kamuoyunun yoğun tepkileri üzerine geri çekildi.
TBMM sitesinde teklifin son durumu “KOMİSYONDA” diye görünüyor, ancak AK Parti yetkililerinin yaptığı açıklamalardan teklifin geri çekileceğini anlıyoruz.
Bu durum enflasyon düzeltmesi ile ilgili değişiklikleri heyecanla bekleyenleri endişeye sevk etti.
Çünkü teklifte, özellikle yatırımları devam eden mükellefleri enflasyon düzeltmesi yönünden bir ölçüde rahatlatan düzenlemeler yapılması öngörülmekteydi.
Artık herkesin çok iyi bildiği gibi, enflasyon düzeltmesi, yatırımları devam eden mükellefleri vergisel açıdan olumsuz etkiliyor. Devam eden yatırımlarını enflasyon düzeltmesine tabi tutan bu durumdaki mükellefler, bu işlem dolayısıyla vergiye tabi enflasyon düzeltme kârı hesaplıyorlar. Eğer bu kazancı dengeleyecek enflasyon düzeltme zararları yoksa (yani öz sermayeleri düşükse) enflasyon düzeltmesi nedeniyle vergi ödemek zorunda kalıyorlar.
Yatırımlarını borçla finanse eden bu durumdaki mükelleflerin bir de vergi ödemek zorunda kalacaklarını geç de olsa anlamaları üzerine ciddi tepki göstermeleri ve işveren örgütlerinin girişimleri soncusunda yetkililer devam eden yatırımlarla ilgili yasal düzenleme yapılacağını kamuoyuna açıkladılar.
Bu amaca yönelik düzenlemeler torba yasaya eklendi.
Genel gerekçede, enflasyon düzeltmesinin yatırımlar üzerinde oluşturduğu vergisel etkinin yatırım dönemi süresince ertelenmesi, işletme döneminden itibaren kâr/zarar hesapları ile ilişkilendirilmesinin sağlanarak, yapılmakta olan yatırımların destekleneceği ifade edildi.
Ayrıca, tasfiye ve iflas halindeki şirketler ile 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamındaki iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşlarının 2024 ve 2025 hesap dönemlerinde enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr/zarar farklarını vergiye tabi kazancın tespitinde dikkate almamalarına yönelik düzenleme yapılması öngörüldü.
Teklifin geri çekilmesi (başka bir ifade ile ertelenmesi) nedeniyle enflasyon düzeltmesine ilişkin değişiklikler de gerçekleştirilemedi. Ancak muhalefet partileriyle yapılacak istişare sonrasında bu düzenlemenin TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek olan Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun teklifine eklenmesi planlanıyor.
Söz konusu teklifin bu hafta içinde görüşülmesine devam edilerek yasalaşması bekleniyor.
Bu vesileyle yapılması düşünülen bu olumlu düzenlemeye ilişkin teklif maddesinde eksik ve hatalı gördüğüm bazı hususları paylaşmak istiyorum.
Umarım yeni torba yasaya eklenecek hükümler değineceğim bu hususlar da dikkate alınarak belirlenir. Çünkü iyi niyetle yapılan bazı düzenlemeler mükellef aleyhine sonuçlar doğurabiliyor!
Aşağıdaki açıklamalarım geri çekilen teklifte yer alan düzenlemeler esas alınarak yapılmıştır.
Yasa koyucunun dikkatine…
Yapılması düşünülen değişiklikle, "Yapılmakta Olan Yatırımlar" hesabında izlenmesi gereken yatırım harcamalarının, enflasyon düzeltmesine tabi tutulması nedeniyle hesaplanan enflasyon düzeltme farklarının (kârlarının) dönem kazancıyla ilişkilendirilmemesi sağlanacak.
Bu mükellefler, enflasyon düzeltmesinin uygulandığı dönemlerde, parasal olmayan kıymetler grubunda yer alan yapılmakta olan yatırımlar hesabını enflasyon düzeltmesine tabi tutacaklar, ancak düzeltme sonrası oluşan ve enflasyon düzeltmesi kârı olarak dikkate alınması gereken düzeltme farklarını dönem kazancıyla ilişkilendirmeyip, bu tutarları pasifte özel bir fon hesabında izleyecekler.
Özel fon hesabına alınan bu tutarlar, yatırımın tamamlanarak ilgili iktisadi kıymetin aktifleştirildiği dönem ile bu dönemi takip eden dört hesap dönemi içerisinde eşit taksitler halinde dönem kazancının tespitinde dikkate alınacak. Ayrıca, özel fon hesabında izlenen tutarlar, dönem kazancının tespitinde dikkate alınıncaya kadar her yıl yeniden değerleme oranında artırılacak.
Gerekçedeki örneğe göre, yapılmakta olan yatırımlar hesabında 10 milyon TL harcaması bulunan ABC A.Ş., bu hesabı dönem sonunda enflasyon düzeltmesine tabi tutmuş ve düzeltme işlemi sonrasında 3 milyon TL enflasyon düzeltme farkı ortaya çıkmış olsun.
Düzenlemeyle söz konusu mükellef, enflasyon düzeltmesi sonrası oluşan farkı gelir hesaplarıyla ilişkilendirmeyerek özel bir fon hesabına kaydedecek ve bu tutarı dönem kazancının tespitinde dikkate almayacak. Yatırımın bir sonraki yıl tamamlandığı, iktisadi kıymetin bu süre sonunda işletmenin aktifine alındığı ve bu süre zarfında yeniden değerleme oranının %20 olduğu varsayıldığında, özel fon hesabında yer alan tutar 3,6 milyon TL olarak dikkate alınacak ve iktisadi kıymetin aktifleştirildiği dönemde, söz konusu tutarın beşte biri olan 720 bin TL, kazancın tespitinde gelir olarak dikkate alınacak.
Özel fon hesabının bakiyesi 2 milyon 880 bin TL ise sonraki hesap döneminde yeniden değerleme oranında artırılacak ve değerlenmiş tutarın bu defa dörtte biri, sonraki yıllarda değerlenmiş tutarın sırasıyla üçte biri, yarısı ve kalanın son yılda tamamı bu hesap dönemlerine ilişkin kazancın tespitinde gelir olarak dikkate alınacak.
Yatırımın çeşitli nedenlerle tamamlanamaması, iktisadi kıymetin aktifleştirilmesinden sonra faaliyetin beş hesap dönemi içerisinde sona erdirilmesi veya özel fon hesabında izlenen tutarların başka bir hesaba nakledilmesi ya da işletmeden çekilmesi hallerinde, madde kapsamında dönem kazancında dikkate alınmayan tutarlar yatırımın tamamlanamadığı, faaliyetin sonlandırıldığı veya özel fon hesabının kısmen veya tamamen madde hükümlerine aykırı şekilde kullanıldığı dönemin kurum kazancının tespitinde dikkate alınacak.
Bu düzenlemenin 1/1/2024 tarihinden (özel hesap dönemi tayin edilen mükellefler için ise 2024 yılında başlayan hesap döneminden) geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülüyor.
Bu nedenle, 2024 hesap dönemine ilişkin geçici vergi dönemlerinde bu hesaptan kaynaklanan düzeltme farklarını vergi matrahının tespitinde dikkate alan mükellefler, hesap döneminin başından itibaren kayıtlarını düzeltmek suretiyle söz konusu düzeltme farklarını hesap dönemi sonuna kadar özel fon hesabına alacaklar.
Diğer maddeyle, halihazırda geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere 2024 ve 2025 hesap dönemlerinde yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr/zarar farkının, vergiye tabi kazancın tespitinde dikkate alınmayacağı mükellef grubuna, tasfiye ve iflas hallerindeki şirketler ile 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamındaki iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşlarının da dahil edilmesi öngörülüyor.
Gördüğünüz gibi bu değişiklik, enflasyon düzeltmesi kârının düzeltmenin yapıldığı yılda değil, yatırımın aktifleştirildiği yıl dahil beş yılda gelir yazılmasını öngörüyor. Yani gelir yazılmasını erteliyor, ancak yeniden değerlenmiş tutarlarıyla…
Nasıl bu madde mükellef aleyhine sonuç doğurabilir?
Şöyle, maddede aktifleştirme yılı ve sonraki dört yılda cari dönem zararları ve geçmiş yıl zararları ile ilgili herhangi bir hüküm yer almıyor. Yani bu zararların ilgili yıllarda, yatırımın tamamlanmasını beklemeden fondan mahsup edilip edilemeyeceğine ilişkin herhangi bir düzenleme öngörülmüyor.
Bu nedenle, eğer maddenin torba yasaya eklenecek halinde bu konu açıklığa kavuşturulmazsa, yaşadığımız sorunlara bir yenisi eklenecek demektir.
Çünkü cari dönem zararları ve geçmiş dönem zararlarının fondan mahsubuna izin verilmelidir. Böylece mahsup edilen fon tutarı kadar ilgili dönemde gelir kaydı dolaylı olarak yapılmış olur. Eğer zarar mahsubuna izin verilmezse mükellef lehine olan bu düzenleme, özellikle yeni kurulan ve başka faaliyetten kazancı olmayan mükelleflerde olumsuz sonuçlar doğurabilecektir. Özetle vazgeçilen alacaklarla ilgili düzenlemeye benzer bir düzenleme yapılması isabetli olacaktır.
Beş yıllık sürede zarar mahsup hakkının kaybedildiği durumlarda, ertelenen enflasyon düzeltme farklarının gelir yazılması mükellefin aleyhine sonuç verecektir. Gelir yazılacak tutarların yeniden değerleme ile artırılması bu sorunu daha da büyüten bir uygulamadır. Bu nedenle fonun yeniden değerlemeye tabi tutulmasını doğru bulmuyorum. Zaten enflasyon düzeltmesi şartlarının oluştuğu dönemlerde ilgili aktif varlıklarla birlikte fon da düzeltmeye tabi tutularak denge sağlanacaktır.
Üstelik beş yıllık gelir yazılma süresi içinde geçmiş yıl zararları üzerinden asgari yurt içi kurumlar vergisi ödenmesi söz konusu olabilecektir.
Sorunlar saymakla bitmiyor.
Eğer maliye bu fonu enflasyon düzeltmesi bakımından parasal olmayan kalem olarak değerlendirmezse, enflasyon düzeltmesinin yapıldığı dönemlerde yatırımlar veya aktifleştirilen tutarlar enflasyon düzeltmesine tabi tutulurken, fonun düzeltmeye tabi tutulmaması, haksız enflasyon kârlarının ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Fonu gelir yazdırmayıp, yapılmakta olan yatırımlar üzerinden hesaplanan enflasyon kârlarının, yenileme fonunda olduğu gibi, ileride ayrılacak amortismanlara mahsubuna izin verilmesi de düşünülebilir. Bu olasılık özellikle amortisman süresi beş yıldan uzun olan iktisadi kıymetler bakımından önemlidir.
Son olarak ifade etmek istediğim husus, neden vergi etkisini giderme veya etkisini azaltma yönündeki iradenin yapılmakta olan yatırımlarla sınırlı tutulduğudur. Bu sıkıntı iştirakler ve arsa/arazi gibi iktisadi kıymetler için de geçerli değil midir?
Neden enflasyon düzeltmesinin vergi etkisini tüm mükellefler için kaldırmıyoruz?
Zamanla bu konunun da delik deşik edileceğini düşünüyorum.